* Ekonomist Ali Ağaoğlu ile gazeteci Hakan Güldağ bu hafta Şans Sohbetleri’nde reel sektörün ‘finansmana erişim’ talebini ele aldı. İkili, Merkez Bankası’nın ayağını gazdan çekmesiyle motordan ses gelmeye başladığı, devamında işlerin çatallaşabileceği, bu noktaya gelmeden atılabilecek adımlar olduğu görüşünde birleşti.
* Güldağ ve Ağaoğlu, reel sektör ile Merkez Bankası’nın bir arada olduğu toplantıda enflasyonla mücadele ve izlenen politikaların konuşulmadığına işaret ederek, tarışmaları sadece ‘kredi’ ekseninde döndüren iş dünyasını eleştirdi. İkili, Tayvan geriliminin yanı sıra Avrupa’daki enerji krizi ve emtia cephesindeki gelişmeleri ve bunların piyasalara etkisini de ele aldı.
Güldağ: Son dönemde reel sektörden, sanayiciden “finansmana erişim zorlaştı” şikayetleri iyice arttı ve dozu da yükseldi. Ankara’da Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun konuk olduğu TOBB sektör meclisleri istişare toplantısı da büyük ölçüde bu minvalde cereyan etti. Sanayici uygun maliyetli kredi arayışında. Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu da rakamlar vererek reel sektöre son dönemde ciddi kaynak aktarıldığını vurguluyor. Bir bankacı dostumuzla konuşurken dedi ki, “Merkez Bankası öyle tam frene basmış değil ama gazdan ayağını çekti. Bu bile motordan homurtulu sesler yükselmesine neden oluyor.”
Ağaoğlu: APİ’den ve swaplardan izlenebiliyor bu…
Güldağ: Tabii açık piyasa işlemlerinden de bu takip edilebiliyor. Merkezin şu sıralarda APİ’den yaptığı fonlama geçen yıl sonundan düşük aylık bazda. Rakamlara bakınca durum görülüyor zaten. 2020 sonu 277 milyar lira. Geçen yıl sonu 563 milyar lira. Bir yılda yaklaşık ikiye katlanmış. Ancak gelgelelim şu sırada 420 milyar lira. Miktar olarak da düşüş var, bir de enflasyonu hesaba katarsan ciddi bir ayağını gazdan çekme hali var doğrusu. Kavcıoğlu’nun verdiği aktarılan kredi rakamları da doğru, reel sektörün finansmana yeterince ulaşamıyoruz şikayetleri de bir gerçek…
Ağaoğlu: Benim dikkatimi çeken hususlardan biri; kredi konusunun temel sorumlularından biri olan BDDK’nın toplantıda olmaması. Ama davet Merkez Bankası, BDDK ve üç kamu bankasının katılacağı bir istişare toplantısı üzerindeydi. Yani bu mesaj Merkez Bankası’na mı verildi? Aslında BDDK’nın da toplantıda olması gerekiyordu. Hal böyle olunca gerçek istişareden söz etmek pek mümkün olmuyor. Merkez Bankası da ısrarla “Dediğim doğru ve izlediğim politika sonuç verecek” dedi.
Bir de şu dikkatimi çekti: Ortada bir fil ve körlerin bu filin değişik taraflarını tutarak tarifine benzer bir durum var. Kulağını tutan yelkene benzetmiş, kuyruğunu tutan başka bir şeye benzetiyor. Bir kere şunu söyleyeyim; her sektör derdini anlatırken, ne kadar desteğe ihtiyacı olduğunu söylerken, ortaya garip bir tablo çıktı. Sektör temsilcilerinin etkiledikleri insanları topladığım zaman Türkiye’nin nüfusunun 250 milyon, hatta 300 milyon olduğu ve ihracatın 1,5 milyar dolar, ülkenin GSYH’nın da 2,5 trilyon lira olduğu izlenimi oluştu bende.
Güldağ: Herkes kendi sektörü üzerinden hareket ediyor. Ortak söylem uygun krediye bir an önce ulaşmak üzerine odaklandı. Çünkü reel sektör de uygulanan politakanın sonuçlarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Buna yol açan temel nedenlere, örneğin enflasyonla mücadele konusuna pek değinilmiyor. Reel sektör piyasanın giderek sıkışmakta olduğunu görüyor. Kaynakların daha da sıkışmasıyla, daha zor günlerin kendisini beklediğini seziyor.
Ağaoğlu: Bahsettiğin sıkışıklığın artmasına sebep olacak problemlerin bir kısmını çözebilmek adına adım atılabilir ama… Örneğin, en çok tartışılan reeskont konusunda kredi miktarı ve süresi kadar yüzde 70 kuralı getirilebilir. 10 milyon dolar ihracatınız var, 100 bin dolar kredi aldınız. 10 milyon doların tamamı için bu kurallara uymak zorundasınız. Halbuki aldığınız kredi kadar uygulanırsa hiç olmazsa bir rahatlama sağlanır. Yoksa bu krediyi almanın pratikte hiçbir anlamı yok. Müthiş bir taahhüdün altına giriyorsunuz.
Güldağ: Şimdi biz de pratik sorunlara dalmış olduk ama mesela bu bağımsız denetim meselesine de bir el atılması gerekiyor anlaşılan. Bankacılar da bunun kendilerini çok yorduğunu ve müşterileri ile karşı karşıya getirdiğini iletiyor.
Ağaoğlu: Aynen. Türk lirası kredi kullanımıyla ilgili olarak BDDK’nın yapmış olduğu düzenlemelerdeki bağımsız denetim kuralı gözden geçirilmeli. Tam bağımsız denetim yıl sonunda olur. Yıl sonundaki bilançoya göre aktif ve Türk lirası döviz rasyolarını ayarladığınız taktirde cironuza ve aktifinize göre yıl sonu rakamlarıyla 30 Haziran rakamları arasında 6 ayın enflasyonu kadar fark var. Siz bugünkü rakamlara göre baktığımızda ihtiyaç duyduğunuz işletme kredisine karşılık 31 Aralık bilançolarına göre de kredi kullanabiliyorsunuz. Burada da bir arıza var. Ciddi bir karışıklık yaşanıyor. Büyük zaman kaybı var. Çözümü için bağımsız denetimden çok, şirketlerin beyanları kabul edilmeli. Yanlış beyanda bulunanlara da ciddi ceza gelmesi lazım. Bankalar bunu şirketlere yüklüyorlar, taahhütname alıyorlar. Şirketler de bu taahhütnameleri vermek imkanları olmadığı için, bu sefer ‘gönüllü’ olarak kredi kullanmamaya başlıyorlar. Çözmedikçe kilitlenme riski artıyor.
Güldağ: İşler kaynak tarafında daha da çatallaşabilir. Benim sahadan ve toplantılardaki görüşmelerden edindiğim izlenim; bu finansmana erişim sıkıntıları sürerse, bir aya kalmaz sorunlar katlanır. Bir sanayici ‘ters makasta’ yakalandık diyordu. Emtia fiyatlarındaki gerileme, iplikte, metalde mesela ciddi servet kayıplarına yol açıyor. Sanayicinin parası ya hammaddede, ya ara malında, ya makinenin üstünde. Öte yandan, sanayici ciddi ücret artışları yaptı. Enerji maliyetleri de arttı. Bir sanayici, ‘işçilik ücretlerimiz yüzde 94, enerji maliyetimiz yüzde 249 arttı’ diyordu. Bu zaten artmakta olan durgunluk işaretlerini güçlendiriyor. Türkiye PMI 46’ya geriledi. Ciddi bir işaret. Kapasite kullanımı da düşüyor, çünkü talepte de düşüş var. Dış ticaret verilerine de dikkatini çekerim. Dış ticaret açığı 62 milyar doları buldu. Bu tablo böyle devam ederse, turizmdeki iyi havaya rağmen, dış kaynak ihtiyacı döviz ihtiyacı iyice zorlayıcı olacak. Daha fazla diyaloğa, iş dünyası ile otoritenin birbirini anlamaya ihtiyacı var. İnatlaşma, çekişme lüksümüz yok. Oysa sen de söyledin, atılabilecek adımlar var. Ve de acil olarak…
Ağaoğlu: Bu noktada biraz reel sektör tarafını eleştirmek istiyorum müsadenle… Kimse ‘enflasyon yüzde 80’e dayandı, daha da yükselecek ama buna karşın politika faizi 14. Enflasyonla nasıl mücadele edeceksiniz de bizim işletme sermaye ihtiyacımız azalacak’ sorusunu sormadı. Bunu yeterince yüksek sesle ifade etmedikleri için ben de reel sektör tarafını eleştirmek istiyorum. Sadece Merkez Bankası’nın ucuz reeskont kredisine göz dikerek bir yere varamayız. Bu enflasyon hepimiz için büyük zarar. Hepimizi kemiren bir kanseri görmezden gelirse iş dünyası, fırsatı kaçırdığı için hayıflanacaktır enininde sonunda.
Avrupa’nın soğuğu bizi de üşütür
Güldağ: Avrupa’ya doğalgaz akışında tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Gazprom, Kuzey Akım 1 boru hattına ait bir gaz türbininin bakım için Kanada’ya gönderildiğini ancak yaptırımlar nedeniyle teslim alınamadığını duyurdu.
Ağaoğlu: Daha önce de belirttiğim gibi yıl sonuna doğru taraflar bence biraz daha sertleşecek. Rusya, kışa doğru gaz vanasını iyice kısacak diye düşünüyorum. O yüzden 2020-21 ortalamasına göre Almanya’daki elektrik kilovat saat fi yatları 10 kat artmış durumda. Avrupa nasıl reaksiyon gösterip nasıl dayanacak sorusu şu anda benim için biraz muğlak. Bu kış Avrupa için hakikaten çok soğuk geçecek. Avrupa’da maliyetlerin ve enflasyonun arttığı bir ortamda harcanabilir reel gelirlerin artmaması talebi düşürecek. Bizi de esas vuracak olan olumsuz taraf bu olur. Yani
Avrupa’nın soğuğu bizi de üşütür.
Güldağ: Doğalgaz krizi, bağımlılığı azaltma ihtiyacının acilleşmesi, Almanya’nın hidrojene yaptığı yatırımlar… Yani genel fotoğrafa baktığımda tüm bunlar bana çok da tesadüfi olarak şekillenmiyor gibi geliyor. Komplo teorilerini hiç sevmem ama sonuç itibariyle bir şeyler değişecekse herhalde böyle ortamlar gerekiyor. Bunların peşinde olanlar da bu ortamlardan herhalde yararlanıyorlardır diye düşünüyorum.
Ağaoğlu: Zor, oyunu bozacak diyelim. Yani en büyük icatlar savaşlarda çıkar. Şu anda da bir savaş var. Bu sadece Ukrayna- Rusya savaşı değil, aynı zamanda ekonomik bir savaş. TOBB toplantısında bir sanayicimiz kimya sektöründeki lisanslama konusuyla ilgili acil önlem alınması ve bunun da finanse edilmesi gerektiğini söyledi. Dünya her anlamda dönüşüm yaşarken, bizim de buna uyum sağlamamız gerek. Reeskontu tartışarak enerjimizi başka türlü harcayarak nasıl güçlü rekabet edeceğiz.
Petrol, Rusya denklemi çözülmeden düşmez
Güldağ: OPEC+ eylül ayı için arzda mütevazı bir artış konusunda anlaştı. Talepteki zayıflamanın da etkisiyle fi yatlarda sıkışma izliyoruz.
Ağaoğlu: Eylül ayında petrol arzı günlük 100 bin varil kadar artırılacak. Petrol üreticileri olası kış krizi için yedek kapasite tutuyor. OPEC+ sonrasında petrol fi yatlarında sınırlı yükseliş yaşandı. Brent 102 dolar seviyesinden döndü ve yeniden 100 doların altına indi. Bu arada Brent petrolle Amerikan petrolü arasındaki fark 7-7,5 dolarlara geldi. Bir ara 10 dolara kadar çıkmıştı. Bu şunu gösteriyor; Amerika tarafı biraz daha rahat görünüyor. Avrupa halen daha Rusya etkisiyle durumdan olumsuz etkileniyor. Arz güvenliğiyle ilgili problemden dolayı Avrupa’da veya Brent tarafındaki petrol fi yatı görece yüksek. Petrol fi yatlarında en azından Ukrayna- Rusya denklemi çözülmeden kalıcı, ciddi bir düşüş olacağını düşünmüyorum.
Emtiada önemli bir duraktayız
Güldağ: ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan ziyareti ABD ve Çin arasında gerilimi tırmandırdı. Başta emtia fi yatları olmak üzere ekonomik etkileri üzerinden nasıl yorumlarsın…
Ağaoğlu: Ukrayna ve Tayvan’ı birlikte değerlendirmek lazım. Dünya yeniden iki veya üç kutuplu bir yapıya mı bürünecek, bu yapıların hazırlıkları mı yapılıyor bilmiyorum ama Amerika’nın bu kadar kısa süre içinde iki uç yerde birden aktif rol almaya başlamış olması bazı değişimlerin başladığını gösteriyor bana. Bu sürecin nereye evrileceğini kestirmek için biraz daha Pasifi k denklemini çalışmak gerekiyor. Özellikle Abe’nin öldürülmesi de benim için önemli bir konu.
Güldağ: Bu tür faz değişikliklerinde hep böyle bir hikaye ile karşılaşıyoruz…
Ağaoğlu: Abe’nin öldürülmesi bana Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan Sırp prensinin öldürülmesi gibi bir hikayeyi anımsattı. Acaba Abe’nin öldürülmesi de böyle bir işaret fişeği midir sorusu bende uyandı. Yani bence ılımlı bir liderdi Abe, milliyetçi tarafı ağır basmayan, dünya dengelerini koruyan birisiydi. Böyle ılımlı birisinin öldürülmesi bana çok basit bir olaymış gibi gelmiyor. Orta uzun vadede derslerimizi hızlı çalışmamız gerekiyor. Daha hızlı anlamamız gerekiyor ve daha fazla okuma yapmamız gerekiyor. Tayvan özelinde ekonomik etkilerini daha net yorumlamak için süreci takip etmek gerek. Resesyon olasılığı ister istemez üretim ve talep tarafını etkileyecek. Doğal olarak da emtia fi yatları artan fonlama maliyetleri ile birlikte geriliyor. Yani daha ne kadar geriler sorusunun cevabı bende az geriler şeklinde tezahür ediyor. Endüstriyel ve tarımsal emtia tarafında bence önemli bir durak seviyesine geldik. İstisnası bence petrol.