Anadolu’nun ressamı olarak bilinen Yalçın Gökçebağ’ın sergisi, İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde 26 Nisan’da açıldı. Bugüne kadar 3 binden fazla esere imza atan Gökçebağ, sergide en eskisi 1971’de yaptığı resimlerden oluşan bir seçkiyi resimseverlerin beğenisine sunuyor. Kameramanlık dönemlerinden kalan bakış açısını tuvaline yansıtan ressamla hem “Geçmiş Uzun Sürer” sergisini gezdik hem de eserlerini ve oluşum sürecini konuştuk.
“Bir resim, daima ikinci resmi getirir” diyen ressam, resimlerini önce aklında yaptığını söylüyor. “22 yıl TRT’de kameramanlık yaptım. Anadolu’yu adım adım dolaştım. Her sanatçı gibi gezdiğim-gördüğüm yerlerden etkilendim. Anadolu’da edindiğim izlenimleri hafıza süzgecinden geçirip, aklımda zaten yapmış olduğum o resmi tuvalime aktarıyorum. Peyzaj ya da figüratif çalışan ressamların özelliğidir bu; yapacakları resmi hafızalarından birebir oluşturur ve tuvaline yansıtır.”
Çok figür iyidir
Resimlerinde çok fazla figür bulunmasını “Ne kadar çok figür o kadar iyi” sözleriyle anlatan Gökçebağ, “Resimdeki konularım çok çeşitli ve Anadolu’nun her yöresi yer alır. Bir köy düğünü elbette kalabalık olacaktır. Ya da ekin tarlalarını biçenler de kalabalık gruplardan oluşmalıdır” diye açıklıyor.
Yalnızca iki İstanbul resmi olmasını ise şu sözlerle anlatıyor usta ressam: “Ben uzun süre Ankara’da yaşadım. İstanbul’a zaman zaman görev icabı gelir giderdim. Bir bölgenin ya da bir objenin resmini yapacaksanız o şeyi çok iyi tanımanız gerekir. Yarım yamalak bilgiyle bir şeyin resmi yapılmaz. İstanbul’da doğup büyüseydim belki yine bu resimleri yapardım ancak uzaktan bakışla resim yapılmaz.”
Hayatımı kitap yapmak istiyorum
Köy Enstitüsü’nde aldığı incelikli eğitimin çizdiği detaylarda etkisi olduğunu ifade eden Gökçebağ, “Bizde en önemli dersler resim, müzik, beden eğitimi dersleriydi. Çok titiz bir sanat eğitimi aldık. Bu okul resim-müzik ağırlıklı bir müfredata sahipti. Bunlardan birini yapamazsanız öğretmen olamazdınız” diyor.
Resimleriyle kültürün temsilciliğini de üstlenen Gökçebağ, geçmişten bugüne bakınca eserlerinde gördüğünü “78 yaşına gelmiş bir ressam olarak bazen ‘zaman nasıl geldi geçti anlayamadım’ diyorum. Zaman zaman geçmişimden bugüne kadar geçirdiğim süreci kitap halinde yazmak istiyorum ama o kadar uzuyor ki zamanım yeter mi bilemiyorum” sözleriyle aktarıyor.