Fazıl Say, sosyal medya hesaplarından bir açıklama yayınlayarak, Ahmet Say‘ın eserlerine sahip çıkılmamasına tepki gösterdi. Fazıl Say, babası Ahmet Say’ın da kendisinin de eserlerine sahip çıkmak için Say Vakfı’nı kuracaklarını söyledi.
Say açıklamasında, “Say Vakfı’nı kuracağız. Babamın da, benim de tüm Say eserlerine sahip çıkacağız. ‘Sahip çıkmak.’ Bu ülkede çok kullanılan bir deyim değil malum. Bu işi kendimiz üstlenmek zorundayız. Sizlerin de yardımınıza ihtiyacımız olacak. Başta müzikte ve tüm sanat dallarında en yetenekli gençlere sahip çıkacağız. Onlar ile geleceğe uzanacağız. Say Vakfı ile Türkiye’nin kültür sanat hayatına güzel bir gelecek ve yaşamsallık katacağız. Beraber bahçemizi yetiştireceğiz. Fidanları ekmeye başlayalım. Kötü değil, iyi kazansın. En azından deneyeceğiz” dedi.
Say’ın yayınladığı açıklamada yer alan ifadeler şöyle:
Yaşam sönmeye başladığında hissettirir. Bir yolculuğun hazırlığı başlar. Son 4 yıldır, her ay bir ya da iki kere babamı görmeye gidiyordum. Özellikle 2 yıl önce geçirdiği ağır ameliyatlar serisi, haftalarca yoğun bakım, bazı günler, entübe mertebesi, evde bilincin gidip geldiği aylar. Bir mazi ile yaşıyordu artık. Dev bir ürün bırakmıştı ardında. Bunu biliyordu. Eşi sevgili Handan müthiş iyi baktı babama. Belki daha erken ayrılması gerekirdi, Handan’ın direnci onu birkaç yıl daha hayatta tuttu. Hayata bağlılığı azalmış bir yaşamaktı.
Biz geldiğimizde mutlu olurdu, Ece’ye ‘canım kızım’ derdi. Pandemi olduğu için sımsıkı sarılamıyorduk. İçimizde kalıyordu yoğun duygular. Artık yazamayan, düşüncelerini toplamakta zorlanan, nefes sorunu koah, en üst seviyede yaşamını zorlaştıran bir dönemdi. Bu şartlarda babam biraz da bizim için uzattı ömrünü. Kendi durumunun fevkalade farkındaydı. Bana baş başa olduğumuz bir an bunu söylemişti.
Taner ve Ece ile giderdik genelde. Araçla. Pandemide de. Issız ve sessiz İstanbul Ankara otoyolu. Her gidişimizde değişen seher vakti, sabah 5.55. Alacakaranlıkta, yola koyulurduk. 10 gibi babamda olur, 3 saat kadar onunla zaman geçirir, tekrar evimize dönerdik. O günlerde, araçta ezber çalışması yapıyordum. 16.30 evde olurduk ve benim çalışma günüm o saatte başlardı. Dostlar, babamın dev ürününe sahip çıkacağız. On binlerce sayfa emek. Edebiyat ve müzik eserleri.
Tek bir soru kalıyor… Bu mudur, hakkı bu mudur? Dünyanın her yerinde çalınan, dinlenen müzik eserlerinin kendi ülkesinde böyle karşılaması? Bu mudur? Bu 102 eserin yarısından fazlası Türkiye’de bir kere bile çalınmadı. Yazık. Sebepleri… Kişileri.. Hepsini biliyoruz.
Babamın da sonsuz üzüldüğü konudur. Sahip çıkma konusundaki kırgınlığımız. Onun eserleri bir yana, benimkiler de Say ailesi eserleridir. Binlerce konser. 60’tan fazla albüm kaydı… Ve 102 opus… Babamı da beni de üzen Türkiye’nin tutumu. Benim şu ana kadarki 102 eserime ne kadar sahip çıktı kurumlar?
Say Vakfı’nı kuracağız. Babamın da, benim de tüm Say eserlerine sahip çıkacağız. ‘Sahip çıkmak.’ Bu ülkede çok kullanılan bir deyim değil malum. Bu işi kendimiz üstlenmek zorundayız. Sizlerin de yardımınıza ihtiyacımız olacak. Başta müzikte ve tüm sanat dallarında en yetenekli gençlere sahip çıkacağız. Onlar ile geleceğe uzanacağız. Say Vakfı ile Türkiye’nin kültür sanat hayatına güzel bir gelecek ve yaşamsallık katacağız.
Beraber bahçemizi yetiştireceğiz. Fidanları ekmeye başlayalım. Kötü değil, iyi kazansın. En azından deneyeceğiz.